Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşuna dair tarihçiler birçok tez ileri sürdü. Gelişen tarihçiliğin geldiği nokta itibari ile bunlar içinde en rağbet göreni Osmanlıların gaza amacı ile bir araya gelen Türkmenlerin etrafında kurulan bir devlet olması fikridir. Gazi bir devlet olan ve gaza ile yükselen Osmanlıların kuruluş dönemi pek çok kahramanlık hikâyesine de tanıklık etmektedir. Gaza eden bu alplerin arasında devletin kurucu hanedanı olan Osmanoğullarının bizzat kendileri de yer almaktadır. Hanedana mensup bu gaziler içinde mütevazılığı ve bir o kadar da kahramanlığı ile dikkat çekeni kuşkusuz Alâüddin Paşa’dır.
BEYAZ TARİH / MAKALE
Alaüddîn Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran ve ona adını veren Osman Gazi’nin büyük oğludur. Annesi Bala Hatûn aracılığı ile de Şeyh Edabali’nin da torunudur. Osman Gazi’nin büyük oğlu olması sebebi ile babası elinde aşiretten köklü bir devlete dönüşümün canlı şahidi ve en büyük yardımcılarından birisi oldu. Babasının gazi arkadaşları ile birlikte yeni yeni yükselen Osmanlıların çeki düzen almasında ve güçlenmesinde elinden geldiğince babasına yardımcı oldu.
Görev Başında Bir Şehzade
Tarihi kayıtların verdiği bilgiye göre Osman Gazi bir aşiret beyi olmaktan bir sultan olmaya geçtiği ve artık Kayıları kendi adı ile anılan bir devlet etrafında toplamaya başladığı evrede devlet kurumlarını da hızlıca dizayn etti. Yakın silah arkadaşı olan gaziler artık devlet adamı kimliğine de bürünmeye başlamışlardı. Bu meyanda Osmanlıların bilinen ilk veziri Alâüddin Paşa olmuştu. Alâüddin Paşa hem merkezdeki devlet işlerini çekip çeviren bir vezirdi hem de babasına devlet işlerinde danışmanlık yapıyordu.
Bir Kutlu Görev ve Saraya Veda
Bilindiği üzere Osman Gazi, Yenişehir’i fethettikten sonra burasını kendisine merkez olarak belirledi ve batıya Bizans’a akınlarını buradan idare etmeye başladı. Devletin kurucu unsurları arasında önemli yeri olan ve Osman Gazi’nin bey olmasında büyük katkısı bulunan aynı zamanda da kayınpederi olan Şeyh Edabali ise Kayıların eski yurdu olan Söğüt'te kalmıştı. Bu çerçevede Alâüddin Paşa’nın merkezde vezirlik ve danışmanlık hizmetlerini sürdürdüğü esnada babası Osman Gazi bir görev değişimine giderek Oğlu Alaüddin Paşa’yı Şeyh Edebali’nin yanına gönderdi ve onun hizmetine verdi. Burada Şeyh Edabali’nin hizmetinde ilim ve irfan işleri ile uğraşan Alaüddin Paşa, yavaş yavaş gaza ve devlet işlerinden de uzaklaşmaya başlamıştı.
Saltanatı Geri Çevirecek Kadar Tevazu ve Rıza
Yedi derviş bir posta bürünür yatar da iki sultan bir cihana sığamaz sözünü yalanlarcasına bir tavır gösteren Alâüddin Paşa, Osman Gazi’nin 1326 senesinde vefatı üzerine toplanan kurultayda töre uyarınca büyük oğul olması sebebi ile kendisi Osman Gazi’nin yerine devletin başına çağrıldı. Fakat Alâüddin Paşa bu çağrıyı reddetti ve saltanatı kabul etmeyerek kendisi yerine kardeşi Orhan Gazi’nin Osmanlıların başına geçmesinin daha uygun olacağını ileri sürdü. Çünkü Alâüddin Paşa dedesi ve Şeyh Edebali’nin yanında bulunduğu sırada devlet işlerinden oldukça uzaklaşmıştı. Bu esnada Orhan Gazi’de Osman Gazi’nin yanında devlet işlerinde baya ilerlemiş asker ve bürokratlar arasında sevilen ve sözü dinlenen bir bey haline gelmişti. Hal böyleyken kendisinin devletin başına geçmesinin mülke zarar vereceğini öngörecek kadar basiret ve irade sahibi olan Alaüddin Paşa saltanatı reddederek kardeşi Orhan Gazi’nin tahta çıkmasını istedi. Orhan Gazi’de ağabeyinin bu fedakarlığı karşısında ondan kendisini devlet işlerinde yalnız bırakmaması ricasında bulundu. Bu ibretlik olay Âşık Paşazâde tarafından şöyle anlatılmaktadır: “Babası ölünce Orhan Gazi kardeşi Alaüddîn ile bir araya geldiler. İşin gereği ne ise gördüler. O zamanda tekkesi olan Ahi Hasan isminde mübarek bir zât vardı. Bursa hisarında beğ sarayına yakın olan tekkesinde zamanın büyükleri toplandılar. Osman’ın malı olup olmadığını sordular. İki kardeş arasında taksim edilmesi için araştırdılar. Baktılar ki, yalnız fetih olunmuş ülkeler var. Akçe ve altın mevcut değil. Osman Gazi’nin yenice bir elbisesi, atın yanına asılan bir torbası, tuzluğu, kaşıklığı, bir sokman (Türkmen) çizmesi, iyice bir kaç at, bir kaç sürü koyunu vardı. Birkaç çift de öküzü bulundu. Başka bir şeyi yoktu. Orhan Gazi, kardeşine; “Sen ne dersin?” diye sorunca, o da; “Bu ülke senin hakkındır. Buna çobanlık etmeye bir padişah gerek ki, memleketin işlerini görüp başarsın. Padişaha iş görmek için bazı şeyler gerekir. Bunlar ise söylenilen atlardır. Koyunlar da padişah şöleninin gerektirdiği şeydir. O hâlde bizim bölüşecek neyimiz var ki, bölüşelim” dedi. Orhan Gazi; “Öyleyse gel sen çoban ol” dedi. Alaüddin Paşa; “Kardeş! Babamızın duası ve himmeti seninledir. Onun içindir ki, kendi zamanında askeri senin yanına vermişti. Şimdi çobanlık dahi senindir” dedi. Zamanın büyükleri de bunu kabul etti. Orhan Gazi; “Öyleyse sen bana paşa ol” dedi.
Orhan Bey’in hükümdarlığı sırasında Orhan Bey adına akçe kestiren, askeri sınıflar için farklı giysiler tasarlayan, ilk düzenli ordu olan ve yaya adı verilen orduyu kurduran kişi Alaüddin Paşa’dır. Görüldüğü gibi birçok Osmanlı müessesesinin kuruluşu Alaüddin Paşa’ya izafe edilmektedir. 1331 yılında vezirlik görevinden ayrılan ve kendisine dirlik olarak verilen çiftliğinde yaşayan Alaüddin Paşa bazı kaynaklara göre ise bir savaş esnasında hayatını yitirdi. Alaüddin Paşa’nın vefat ettiği tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte 1333’te vefat ettiği kabul edilmektedir. Mezarı Bursa'daki Osman Gazi Türbesi'ndedir.